16 Ağustos 2013 Cuma
Yolcu...
Hani bazı günler, kafanın içinde yorulduğun bir an gelir de, sessize oturursun bir köşeye. O köşe ister oturma odandaki bir koltuğun köşesi olsun, ister balkonundan ufka açılan bir köşe, farketmez. Önemli olan oturmaktır orada sessizce. Ve yaşamın tüm hallerini gözlemlemek. Önce kendinle başlarsın, halden hale akan duyguların ve düşüncelerin arasında, sessizce kalırsın, ve gözlemlersin. Sonra belki çevrendekilere bakarsın. Evinin içinde unutup da hatırladığın şeylere, kitaplara, resimlere, objelere, ve daha önce hiç görmemiş olduğun detaylara.
Eğer evden dışarı açılırsa köşen, örneğin balkonunun köşesine kondurduğun bir kanapenin ucunda oturuyorsan sessizce, o zaman genişler penceren. Ufuklara kadar giden bir yaşam akışının içinden, önce başlarsın bakmaya yakınındakilere, örneğin hepsi ayrı bir karakter olan kedilerinin hallerine. Sonra kayar gözlerin uzaklara, ağaçlara ve bitkilere, kan gibi akan otoban üstündeki trafiğe, dağlara ve kıyısındaki evlere, denize ve denizin ötesindekilere. Gözlerin gelip giderken yakından uzağa ve uzaktan yakına, birden alışıla gelmemiş bir şey dikkatini çeler. Önce anlamlandıramazsın ne olduğunu. Çünkü yabancıdır varlığı. Akışın tersinedir gidişatı yada da duruşu. Akşam trafiğinin en yoğun olduğu saatlerde, vızır vızır akan Izmir-Çeşme otobanında, bir de bakmışsın, sağ şeritten yavaş adımlarla yürüyen bir sırt çantalı gitmektedir. Onun sırt çantasıyla yürüyen bir adam oluğunu anlaman epey zaman alır. Oraya ait olmayan bir varlık olduğu için, onu bir yaratık, canavar, uzaylı ya da robot zannetmen pek mümkündür. Onun bir insan olduğunu anladığında ise, "deli" dersin içinden. "Ya ezilirse?" Sonra sakinleşip yargılama dürtünü terk ettiğinde, dikkatle incelersin gideni. Uzun boylu, ve kendinden uzun sırt çantası ile, sakin ve ritmik adımlarla yürümekte olan bir adam. Ne zamandır yürümektedir acaba? Ve nereye gitmektedir? Otobanın hangi çıkışından çıkacaktır kimbilir. Ama o, tüm bu sorulardan bağımsız, hızla giden arabaların arasından, istifini bozmandan yola devam etmektedir. Belki de onu, otabana bakan evlerden, sadece ben görmüşümdür. Ya da belki, öyle biri hiç yoktur ve herşey hayal ürünümdür.
Gerçek her ne ise, sonuçta "o" dur beni buraya getirip bu satırları yazdıran. "O" dur sessizce oturmamın bana bugünkü armağanı ve belki de nedeni. Ve "o" dur, herkesin gitmediği yoldan gidenlerin, yanlarında herzaman bir farkındaklık hediyesi taşıdıklarını, bana hatırlatan...
Sevgili yolcu, her kimsen bu satırları okuman dileğiyle...
Fu
19 Ekim 2012 Cuma
YOGA VE FAYDALARI
Yoga nedir?
Yoga; farklı duruşların bir araya gelmesinden oluşan, beden-zihin-ruh bütünlüğünü sağlayan dünyadaki en eski kişisel gelişim sistemidir. Yoga bağdaş pozisyonunda oturmak ve ‘OM’ seslendirmekten ibaret değildir. Pek çok farklı duruştan oluşur ve bu duruşlar ders boyunca tüm kaslarınızı çalıştırır. Vaktimizin çoğu evde, iş yerinde, arabada oturarak geçtiğinden beden gerçek anlamda kullanılamamaktadır. Bu yüzden kaslar gevşeyip, eklemler sertleşmeye başlar. Yanlış duruş alışkanlığı sırt, bel, boyun ya da omuz ağrılarına sebep olmaktadır.
Yoga genelde ilk etkilerini, hızlı bir biçimde bedeninizde gösterir. Bu; ağrılarınızın azalması, daha dik bir duruş ya da uykularınızın düzene girmesi olabilir. Düzenli yaptıkça bedeniniz kadar zihninizdeki rahatlamayı da hissetmeye başlarsınız. Aslında tüm kişisel gelişim kitaplarında bahsedilen geçmişin karamsarlığı ve geleceğin endişesi olmadan, içinde bulunduğunuz ‘An’da kalmayı başarırsınız.
Yoganın Faydaları
Omurga esner ve güçlenir, bu da tüm bedeni ve duruşu olumlu etkiler.
Kaslar ve eklemler kuvvetlenir.
Kronik ağrıları ve kas gerginliklerini azaltır.
Tüm organların daha sağlıklı çalışmasına yardımcı olur.
Sağlıklı kilo vermeyi sağlar.
Yorgunluğu yok eder, vücuda canlılık kazandırır.
Akciğerlerin nefes kapasitesi artar.
Doğru ve derin nefes alış-verişi alışkanlık edinmeyi sağlar.
Bedenin tamamında kan ve lenf akışını daha iyi hale getirir.
Solunum, sinir, kardiyovasküler, endokrin, boşaltım sistemlerinin daha sağlıklı çalışmasını sağlar.
Sağlıklı insülin, lipit ve kolesterol metabolizması oluşur ve mevcut kronik rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olur.
Depresyon, panik atak gibi hastalıkların iyileşmesine yardımcı olur.
Uyku problemleri ve stres bağlantılı sıkıntılar azalır.
Zihin daha sakin ve huzurlu bir hal alır.
Ruh hali ve yaşama bakış açısı olumlu bir şekilde değişir.
Odaklanma yeteneğini artırır.
16 Ekim 2012 Salı
HAMİLE YOGASININ FAYDALARI
HAMİLE YOGASI
Hamilelik 40 haftayı bulan bir süreçtir. Bu süreçte
anne adayının vücudunda hormonal, fiziksel ve psikolojik değişimler meydana
gelmektedir. Sabah bulantıları, yorgunluk, ödemler, bel ve sırt ağrıları
görülebilir. Uzun bir süre fiziksel aktivitelerdeki kısıtlanmalar ve hamileliğe
bağlı değişen hormon yapısı kadının psikolojik dengesi üzerinde önemli
değişimlere neden olur. Bunlara rağmen hamilelik bir hastalık değil, kutsal ve
kutlanması gereken bir süreçtir.
Tüm bu değişim sürecini sıkıntılar veya mutsuzluklarla
geçirmek yerine, hamileliğin her anının keyfini çıkarmak için yoga yapılabilir.
Hamilelik süresince yapılan yoga egzersizlerine Prenatal Yoga denir.
Prenatal Yoga fiziksel duruşlar, nefes teknikleri,
rahatlama ve meditasyon yoluyla etkili bir stres azaltma yöntemidir.
Kimler
Prenatal Yoga Yapabilir?
12.haftayı tamamlamış ve doktorundan onay almış her
hamile prenatal yoga derslerine katılabilir. Hamilelik öncesinde aktif olarak
spor yapan veya bir süredir düzenli yoga yapan hamileler ilk haftalardan itibaren
derslere katılabilirler.
Prenatal Yoganın Faydaları
Beden Sağlığı:
Gebelikte sık görülen bel ve sırt ağrılarını;
bulantı ve kabızlık şikayetlerini azaltır.
Değişen ağırlık merkezinden dolayı kasların yanlış
kullanımını düzeltir.
Aşırı kilo alımını önler.
Alt ve üst beden sıkılaşır ve kuvvetlenir. Güç,
dayanıklılık, denge ve fiziksel koordinasyon gelişir.
Omurga hizada tutularak bebeğe gerekli hacmin
sağlanmasına yardımcı olur.
Dolaşım bozukluklarını düzelterek olaşabilecek ödem
ve varis şikayetlerini azaltır.
Özellikle son aylarda sıkça hissedilen kramp
şikayetlerini azaltır.
Tansiyonu dengeler.
Kan dolaşımını hızlandırır. Hızlanan kan dolaşımı,
anne ve bebeği besler.
Doğum için gerekli kaslar güçlenir.
Erken doğum riskini azaltır.
Doğum sonrası iyileşme ve vücudun eski haline
dönmesi hızlanır.
Prenatal Yoga derslerinde öğretilen
‘Pranayama
- nefes teknikleri’ ile
Doğru, etkili ve derin nefes alınır.
Akciğerlerin kapasitesi artar.
Beden ve bebek daha çok oksijenlenir.
Gerginlik ve stres azalır.
Zihinsel rahatlama sağlanır.
Nefes darlığı azalır. Özellikle astım hastalarında
semptom azalmasına yardımcı olur.
Doğum eylemi sırasında kasılmaların daha az
hissedilmesini sağlayarak doğumun daha kolay olmasına yardımcı olur.
Rahatlama Ve
Meditasyon ile
Gebe, duygusal açıdan sağlıklı olur.
Doğumla ilgili korkuları, endişeleri ve akıl
karışıklıklarını giderir.
İçsel uyumu ve anne-bebek arasındaki bağı
geliştirir.
İmgeleme veya nefes ile zihni odaklayarak huzur,
sükunet ve derin rahatlama sağlar.
Artan farkındalık özgüveni destekler. Tüm bunlar
doğal doğum sürecinin daha kolay geçmesini sağlar.
Gevşeme ile gebelik esnasında plesantaya giden kan
akımı artar, bebek daha iyi beslenir.
Hormonal dengelerin ve bağışıklık sisteminin
desteklenmesine yardımcı olur.
Stres hormonu olan kortisolün asgari düzeyde
salgılanmasına yardımcı olur.
Yüksek tansiyon, sabah bulantıları, uykusuzluk gibi
birçok fizyolojik semptomu hafifletir.
Hamilelik 40 haftayı bulan bir süreçtir. Bu süreçte
anne adayının vücudunda hormonal, fiziksel ve psikolojik değişimler meydana
gelmektedir. Sabah bulantıları, yorgunluk, ödemler, bel ve sırt ağrıları
görülebilir. Uzun bir süre fiziksel aktivitelerdeki kısıtlanmalar ve hamileliğe
bağlı değişen hormon yapısı kadının psikolojik dengesi üzerinde önemli
değişimlere neden olur. Bunlara rağmen hamilelik bir hastalık değil, kutsal ve
kutlanması gereken bir süreçtir.
Tüm bu değişim sürecini sıkıntılar veya mutsuzluklarla
geçirmek yerine, hamileliğin her anının keyfini çıkarmak için yoga yapılabilir.
Hamilelik süresince yapılan yoga egzersizlerine Prenatal Yoga denir.
Prenatal Yoga fiziksel duruşlar, nefes teknikleri,
rahatlama ve meditasyon yoluyla etkili bir stres azaltma yöntemidir.
Kimler
Prenatal Yoga Yapabilir?
12.haftayı tamamlamış ve doktorundan onay almış her
hamile prenatal yoga derslerine katılabilir. Hamilelik öncesinde aktif olarak
spor yapan veya bir süredir düzenli yoga yapan hamileler ilk haftalardan itibaren
derslere katılabilirler.
Prenatal Yoganın Faydaları
Beden Sağlığı:
Gebelikte sık görülen bel ve sırt ağrılarını;
bulantı ve kabızlık şikayetlerini azaltır.
Değişen ağırlık merkezinden dolayı kasların yanlış
kullanımını düzeltir.
Aşırı kilo alımını önler.
Alt ve üst beden sıkılaşır ve kuvvetlenir. Güç,
dayanıklılık, denge ve fiziksel koordinasyon gelişir.
Omurga hizada tutularak bebeğe gerekli hacmin
sağlanmasına yardımcı olur.
Dolaşım bozukluklarını düzelterek olaşabilecek ödem
ve varis şikayetlerini azaltır.
Özellikle son aylarda sıkça hissedilen kramp
şikayetlerini azaltır.
Tansiyonu dengeler.
Kan dolaşımını hızlandırır. Hızlanan kan dolaşımı,
anne ve bebeği besler.
Doğum için gerekli kaslar güçlenir.
Erken doğum riskini azaltır.
Doğum sonrası iyileşme ve vücudun eski haline
dönmesi hızlanır.
Prenatal Yoga derslerinde öğretilen
‘Pranayama
- nefes teknikleri’ ile
Doğru, etkili ve derin nefes alınır.
Akciğerlerin kapasitesi artar.
Beden ve bebek daha çok oksijenlenir.
Gerginlik ve stres azalır.
Zihinsel rahatlama sağlanır.
Nefes darlığı azalır. Özellikle astım hastalarında
semptom azalmasına yardımcı olur.
Doğum eylemi sırasında kasılmaların daha az
hissedilmesini sağlayarak doğumun daha kolay olmasına yardımcı olur.
Rahatlama Ve
Meditasyon ile
Gebe, duygusal açıdan sağlıklı olur.
Doğumla ilgili korkuları, endişeleri ve akıl
karışıklıklarını giderir.
İçsel uyumu ve anne-bebek arasındaki bağı
geliştirir.
İmgeleme veya nefes ile zihni odaklayarak huzur,
sükunet ve derin rahatlama sağlar.
Artan farkındalık özgüveni destekler. Tüm bunlar
doğal doğum sürecinin daha kolay geçmesini sağlar.
Gevşeme ile gebelik esnasında plesantaya giden kan
akımı artar, bebek daha iyi beslenir.
Hormonal dengelerin ve bağışıklık sisteminin
desteklenmesine yardımcı olur.
Stres hormonu olan kortisolün asgari düzeyde
salgılanmasına yardımcı olur.
Yüksek tansiyon, sabah bulantıları, uykusuzluk gibi
birçok fizyolojik semptomu hafifletir.
6 Mart 2012 Salı
YOGA YOLUNDA…
Yaklaşık 3 hafta
önceydi, oğlumla otobüsle evden
dönüyorduk, durağa gelmeden kalktık düğmeye bastım ve inerken kapı şöfor tarafından
kapanırken lorenzo’yu kurtarma derdinde
adama bağırdım. O an ki hareketimle ayağımı arkaya götürüp kapı ile basamağa sıkıştırmam
bir oldu adamın kapıyı açıp kapama eylemi ile de
iyice sızlattı bileğimi L
Herkes benim bağırmalarımla yanımıza
gelirken lorenzo’yu biri kucağına
aldı. Ohhh dedim çocuk
rahat, geldik benim durumuma canım feci
yanıyor aklımdan geçen ertesi akşam ki
eğitim ve ayağım. Tanrım bedenim önemli. Zamanı değil olmamalı,
nefesimle kalıyorum çıkmıyor ama, iyice
yerleşti ayağım ne kapı ne benim ayağım kıpırdamıyor. O an yine
anladım. Ne kadar önemli
nefes almak ve bedenini hatırlamak. Bir kez daha yoga ya EVET dedim.
Çok sakindim canım acıyor ama ben sakinim. 10 dk.lık çabalar sonucu
kurtardım ayağı. Biraz sendeliyor ve
ağrı hallerindeyim. Nasıl böyle sakinim. Şaştım kendime J Şoföre de gayet mahcup benmişim gibi ‘’lütfen biraz daha dikkatli olur musunuz’’ demekten başka bir şey
yapmadım. Adam benden beter
korku halinde. Neyse ki hasarsız bir şekilde vedalaşıp eve doğru yürürken Kendime geldim ben nasıl bu kadar
sakin olmuşum J
Eskiden olsa Ambulansla hastaneye gider
ortalığı ayağa kaldırır, üstüne karakolluk olurduk şoförle… Basına çıkmak bile
şaşırtmasın sizi. Hatta annemle
o akşam konuştum nasıl oldu
da ambulans çağırttırmadın dedi
bile J
İşte Yoga beni böyle dönüşüme uğratıyor J
Nefesle kalmak ne kadar
önemli. Ama her zaman böyle sakin ve mutlu muyum hayır tabiki J
Bende
insanoğlu olarak duygularıma sahip
çıkıyorum. Kimi zaman öfkeleniyorum, ağlıyorum,
mideme kramplar girecek kadar üzülüyorum
ya da ayak parmaklarımdan başlayıp
başımın tepesine kadar bedenimin her yerine yayılan
mutsuz zamanlarım bile oluyor.
Hep sanılır ki Yoga
yapan ; huzurlu, sakin. Değil
sayın okuyucular J tüm
duyguları bende tanıdıklarımda %100 yaşıyoruz. Bizimde
stresimiz hastalıklarımız oluyor. Bunlar doğal olması gereken bence
olmuyorsa bir garip sürekli, peace şeklinde dolaşmak ne mümkün….
Ama yogayla bu yaşanan tüm duygular dengeleniyor. Kabullenmeler ile şifalanıyorsun. Şu an mutsuzluğum tavan yapmış durumda ama içimde bir yerde de küçücükte inanılmaz bir huzur var.
bu mutsuz halimde geçecek yerini başka duygu alacaktır.
Her an nefesimizle, bedenimizle, duygularımızla varız.
Ama yogayla bu yaşanan tüm duygular dengeleniyor. Kabullenmeler ile şifalanıyorsun. Şu an mutsuzluğum tavan yapmış durumda ama içimde bir yerde de küçücükte inanılmaz bir huzur var.
bu mutsuz halimde geçecek yerini başka duygu alacaktır.
Her an nefesimizle, bedenimizle, duygularımızla varız.
17 Ocak 2012 Salı
KURTARMAK
Hayatımız bir
şeylerlerle savaşarak ve kurtarmakla
geçiyor.
Bende yıllar öncesinde
hayatla savaş halindeydim. Tüm
hırsım ve egomla hayata karşı savaş ilan
etmiştim. Elime ne geçecek? Amacım kendimi
kurtarmak ama neyimi
kurtaracaktım ki; hayatla savaşırken, neyin savaşıydı? Sonunda yenilgimi kabul ettim ve devam ettim yoluma…
İşimizi ilerletmek
için çaba halinde olmak var
birde savaşarak çabalarımız
var ben savaşlı çabalarımızdan bahsetmek istiyorum.
Ekonomi ve siyasette de çabalar fazlasıyla
var ya da Evlilikler ve İlişkiler çabayla varlar! Nedir
bu Çaba?
Önce elde etmek, kazanmak için çaba, sonra kurtarmak için. Hükümete biri adanacak
büyük çabalarla başa
gelmek için didiniyor Ohhhhh!!!!
Geldim sonunda, oturayım koltuğuma. Süreç
işliyor ve koltuk çatırdamaya başlıyor. Başlıyor üstündeki kurtarma çabasına.
Koltuğu kurtaracak kimse geçmesin ben
korurum. Dokunmayın O BENİM!
Kurtarmak istediği
koltuk mu kendi mi? Kim kime
dokunmasın.
İlişkiler biraz
daha farklı 2 taraf arasında ilişki başlıyor, yanardağı uyandırır
gibi lavlarındaki tüm enerji çevrende. Sen mutlu, herkes mutlu.
Veeee zaman geliyor,
soğumaya başlıyor lavların yavaş yavaş uykuya geçiyor yanardağ ama
böyle sessizce gitmek istemiyor.
Patlamak istiyor aslında, sıkışmış halde savaşıyor o enerjisiyle. Başlıyorsun SEN, BEN
kargaşasına, kendinden uzak sadece karşındakini
eleştirir halde devam ediyor yaşantın. Egolar
çatışmaya başlıyor savaşın içindesin artık.
Kurtarmak
seçeneğide var ama kurtarmaya çalışırken başlıyorsun; sen böyle yaptın, sen böyle yaparsan bende böyle davranırım. Sen seversen bende severim
vs… uzar gider
İşte bunlarla
uğraşırken Hayat devam ediyor. Evren işliyor hep bizden önde
gidiyor. Sen ister savaş ister dur.
Evren olması gerektiğiyle var. Biten
bitiyor, devam etmesi
gerekiyorsa istediğin kadar çırpın bitmiyor işte.
Sen, Ben’le kalmak yerine
içine dön. Sadece kendinlesin
ve orada nefesinle kal. İşte o zaman
yanardağın uykudan uyanıp enerjinle
yanmaya devam edecek. Kimseye
zarar vermeden, yakmadan. Hizaların
değişecektir bırak arada değişsin.
Sen sen olduğun sürece, savaşın, çabaların, kurtarmaların, hizaya
girecek…… Kendinlesin.
18/01/2012
Burcu
14 Ocak 2012 Cumartesi
Halil Cibran'dan...
Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin
Yolları sarp ve dik olsa da.
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da.
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de.
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de…
En yükseklere uzanıp, Güneş'le titreşen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır, toprağa tutunmaya çalıştıklarında...
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker,
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur...
Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzzünü yaratır...
Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adım atın...
Adım atın, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...
Sevgi hiçbirşey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...
Sevdiğinizde, "Tanrı benim kalbimde," yerine,
Şöyle deyin, "Ben kalbindeyim Tanrı'nın ..."
Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,sizi değer bulduğunda...
Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...
Erimek ve akmak,geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla...
Halil Cibran “Ermiş” ten alıntı.
Çev. Aytunç Altındal, 2006, Istanbul
1 Ocak 2012 Pazar
Teşekkürler 2011!
Her yılın bir hediyesi vardır. Görmek isteyene. Benim için, 2011'in en büyük hediyesi yoga ile tanışmak oldu. Ve kendimi hiç tahmin etmediğim bir yolda buldum. Çoğumuz gibi belki de:) Yine de sorgusuzca, sualsızca, takip ediyorum çıktığım yolu. Beni nereye götüreceğini düşünmeden. Sadece kedice bir merakla. İniş çıkışlarında, dalgarında, herşeyin bittiği noktalarda, bir de bakmışım, yeni bir patika çıkıveriyor önüme. Hani ormanda yürürken yolun sonu uçurummuş gibi gelir ya bazen, oysa bir de bakmışsınız, sadece bir dönemece gelmişsiniz...
İşte böyle yanılsamalarla devam ediyorum yola. Her son gibi görünenin aslında yeni bir başlangıç olduğunu keşfederek, teşekkürlerimi sunuyorum 2011'e. Ve kucaklıyorum 2012'yi, yepyeni bir günle:)...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)